!!!işte sen!!
  sinemanın en kötü kadınları
 

Sinemanın en kötü kadınlarıFilmlerin en psikopat katilleri, en canileri, en manyakları erkeklerdir. Bu yüzden arada bir film değişiklik yapıp kötü “adam”ı “kadın” yapmaya karar verdiğinde ortaya enteresan durumlar çıkar. Sizin için sinema tarihinin en kötü kadınlarını, biraz da korka korka listeledik.

Alex Forest (Glenn Close, “Fatal Attraction”, 1987): Aslında kendisi kötü değildir, psikopatsa bu onun suçu mu? Alex’in tek suçu varsa o da sevmek! Sevgi dolu bir baba ve eş, karısını aldatmak için bundan daha kötü bir tercih yapamazdı. Alex, Dan’i geri istemektedir ve bunun için yapmayacağı delilik yoktur. İşinde taciz eder, evini arayıp telefonda tıslar, kızını kaçırır, yastığının üzerine bıçak bırakır ve hatta evin tavşanını öldürür. Evet, filmi bugün izleseniz kötü gelebilir ama Alex’in süzme şeytan olmadığını iddia edemezsiniz. “Fatal Attraction”ın “Sapık Kadın” isimli yerli versiyonu bile yapılmıştır ve sarı peruklu Perihan Savaş ile Tarık Tarcan oynamıştır.

Annie Wilkes (Kathy Bates, “Misery”, 1990): Annie de aynen Alex gibi bir sevgi kurbanı. Annie, her normal insan gibi kışın ortasında trafik kazasında yaralanmış birini gördü ve ona yardım etti. Bu kişi onun en sevdiği yazarsa ve yardım ederken çizgiyi biraz aştıysa bu onun suçu mu şimdi? Bileklerinin kırılmasına karşılık yeni romanını bir numaralı hayranının isteklerine göre yeniden yazmak… Paul Sheldon’ın (James Caan) alternatifi var mı?

Yamazaki Asami (Shiina Eihi, “Audition”, 1999): Bir kere filmi Takesmi Miike çektiyse Yamazaki’nin ruh hastası olmaktan başka seçeneği kalmıyor. İzlemek için sağlam sinirler gereken bu filmin finali ise en ömür törpüsü kısmı. Ayrıntı vermeyelim, izleyin ve kendiniz görün. Yamazaki, dalga geçilecek türden bir kötü değil!

Sinemanın en kötü kadınlarıPeyton Flanders (Rebecca De Mornay, “The Hand That Rocks the Cradle”, 1992): 90’lar, kötü film kadınları için iyi yıllarmış. Yabancı bir kadının bebeğinizi emzirmesi kadar fena bir durum olabilir mi? Bu, Peyton’un Bartel ailesinden intikam almak için düşündüğü fenalıklardan sadece biri. Claire Bartel, hamileliği sırasında rutin bir kontrol için Peyton’un doktor olan kocasına gider. Ancak doktor Claire’i taciz etmeye kalkar ve şikâyet sonrası işler skandala sarınca intihar eder. Peyton’un bebeği de cenazede düşer. Aslında gayet acıklı olan bu hikâye, Peyton’un intikam almak için Bartel’lerin evine bakıcı olarak sızması ile bambaşka bir hal alıyor. Özellikle astım sahnelerinde nefes alamadığınızı hissedebilirsiniz. Bu filmin de Türk versiyonu çekilmiştir. Bilin bakalım başrolde kim oynamıştır? Elbette ki Perihan Savaş!

Pamela Voorhees (Besty Palmer, “Friday the 13th”, 1980): Soyad çağrışım yaptı mı? Jason Voorhees’in annesi olabilir mi acaba? Bir çift Crystal Lake Kampı misafirinin oğlu çığlık çığlığa boğulurken kendisine yardım etmemesinin cezasını bütün kamp sakinleri mi çekmelidir? Göl kenarında akşam yürüyüşü yapmayın. Kamp ateşi yakıp şarkı söylemeyin. Öpüşmeyi filan aklınızdan bile geçirmeyin. Çünkü Bayan Voorhees sizi izliyor! İşin en kötü yanı ise Jason’ın aslında ölmemiş olması. Kafasını ormandan bir kez çıkarsa bunların hiçbiri olmayacak ama işte…

Sinemanın en kötü kadınları

Cruella De Vil (“101 Dalmations”, 1961): Köpekleri severiz. Köpek yavrularını daha da severiz. Köpek yavruları görünce, beşli paket gofret görmüş anaokulu çocukları gibi kıkırdarız bile hatta. Pofuduk tüylü, ıslak burunlu, pütür dilli o yavrucaklar sevilmez mi? Bayan De Vil de (isme dikkat lütfen!) kuçuları çok seviyor. Hatta biraz fazla seviyor. Onlardan 101 tane yakalayıp kürklerinden ceket yapmak isteyecek kadar çok hatta! Neyse ki sonunda hak ettiği cezaya kavuşuyor.

Catherine Trammell (Sharon Stone, “Basic Instinct”, 1992): Catherine aslında listenin daha başlarında yer alacak bir isim, ancak filmde işlenen suçların onun tarafından işlendiğine emin olamıyoruz. Aslında her şey ayan beyan ortada ama işte kesin olarak söylenmiyor. Yatağının altında bir buz kıracağı saklaması ve polis sorgusu sırasında bir rahat oturamaması yüzünden kimse suçlu ilan edilemez sonuçta değil mi?

Ivy (Drew Barrymore, “Poison Ivy”, 1992): 90’lar kötü kadınlar bakımından bereketliymiş ama 1992’nin ayrı bir önemi var baksanıza. O ET’deki Gertie’nin büyüyünce bir acayip olacağı belliydi zaten. Ivy, Sylvia ile arkadaş olduktan sonra onun evine taşınmaya, annesini öldürmeye, zavallı Sylvia’yı suçlu göstermeye, kısacası evde rahat huzur bırakmamaya kararlıdır. Biz de izlerken eğleniriz. Asıl kötü kim dersiniz?

Hedra Carlson (Jennifer Jason Leigh, “Single White Female”, 1992): Hedra, ikiz kardeşi boğulduktan sonra uygun bir yedek arayışına girer. Sonunda o boşluğu doldurmak için Allie’yi seçer. Bilmediğimiz şey ise Hedy’nin ruh hastası oluşudur. Köpeklerini pencereden attıktan, Allie’nin erkek arkadaşını çalmaya çalıştıktan, saçlarını aynı modelde kestirdikten ve onu öldürmeye çalıştıktan sonra rahatça aralarında iyi gitmeyen bir şeyler olduğunu söyleyebiliriz sanırız?

 
 
  Bugün 5 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol